Artık bu teknenin dümeni benim elimde papa, boşuna bakınma oralara!
Hohoho..
Ehliyet aldım çünkü. Sürücü Belgesi olarak bilinen, plastikten yapılmış, yamuk basılmış, imzamın taşmış olduğu bir belge. Çok havalandım, biliyorum. Çok HAVALI ama yahu, hakkımı yemeyin.
Ehliyet alana kadar bin bir işlem yaptım, yakın zamanlarda ehliyet almayı planlayanlar için bir yönlendirme yazısı- bilgilendirme nitelikli olacak.
Sürücü kursuna yazılmak zorunluluğu neredeyse var. Ben yazılmıyorum, asiyim, her şeyi hallederim diye bir şey yok üzgünüm. Uygun fiyatlı bir kurs isterseniz Kadıköy'de benim gittiğim kursu önereceğim. Tabii ki peynir ekmek değil bu, iletişime geçin benle, ayrıntısını öyle veririm.
Kursta dersler oluyor ama zorunlu değil ve lüzumsuz. Lüzumlu elbette ki bilmeniz gereken bir çok şey var ancak sınava yönelik düşünürseniz son senelerin çıkmış sorularını çözüp anlamanız yeterli oluyor. (2 gün öncesinden çalışmaya başladım ve kazandım. Finalle sizle kazanacaksınız.)
Efendim para gani voliye derken, tamamen duygusal derken bir de bakıyorsunuz, gerçekten çok duygusal; ağlıyorsunuz. Ağlatıyorlar sizi, çok para her şey. Yazılı sınav 50 TL civarı, direksiyon 50 TL. Adliyeden sicil belgenizi almanız gerekiyor, tahmin edin? Evet doğru, bu da parayla. Siciliniz temiz değilse, şöyle nemli ve temiz bir bezle iyice temizleyin. (Geçmiyor tabii ki, ehliyet filan yok kardeş sana, git otobüse bin.) Kursa verdiğiniz bir meblağ var, artı olarak. Banka harcı var, bilmem neyin var, var da var, var oğlu var.
Oldu bitti derseniz, dediğiniz anda hayır demek isterim, sağ omzunuzun ardından belirip.
250 TL Halkbank ve türevleri bankalara harç yatırıyorsunuz. Sonra dosya hazırlatıyorsunuz 20 TL'ye. Fotoğraf çektirmeniz gerekiyor, aşı kartı veya kan grubu belirten kimlik kartı fotokopisi gerekiyor. Dosyayı sürücü kursu da hazırlıyor. Efendime söyleyeyim, sürücü belgesi kartı için de 67 TL veriyorsunuz, çünkü kartınız altın kaplama yapılıyor. Kadıköy'deki başvurmanız gereken, bu işle ilgilenen Emniyet Müdürlüğü şubesi Bağdat Caddesi Bostancı taraflarında, Köfteci Ramiz'in karşısında.
Sanırım başka bir para olayı yok.
Sanırım karışık anlattım.
Öğrenirsiniz zaten elbet, ben nasıl öğrendiysem.
Sadece göz korkutmak istedim.
Bisikleti tabii ki boşlamam, onun yeri ayrı.Motorsuz tek mantıklı araç olur kendisi, tanışmayan varsa aciliyetten ötürü, hemen tanışsın.
Durum bu.
Değil, hayır.
Çok güzel şeyler de oldu, çok kötü şeyler de.
Ama daha özel yazmalıyım onları.
Az önce bir sivrisinek, herhalde onu öldürmeye çalıştığımı fark etmiş olmalı, gözüme girmeye çalıştı! Savaş açtı kendi tabiriyle bana kalırsa. Savaşırım çekinmem hiç.
Ya da bir Raid tablet iş görür.
Yaşasın insanların doğayı ezip yok etme mantelitesi.
Yaşasın özgürlük, yüreklerde yaşayıp da haykırabildiğimiz, düşünüp de söylebildiğimiz.
Yaşasın, bu dünyada, bu baskıcı toplumların toprak parçalarını bölüşüp üzerinde egemenliklerini kurup ülke diye adlandırdıkları bir dünyada, dersaneye takım elbiseyle gidebilen insan.
Yaşasın yeni tanışılan insanlar, hayata bir nebze de olsa heyecan kattınız.
Yaşasın yeni odam, sen olmasan nerede güvende ve sıcak olurum?
Yaşasın yeni kazanılan çok eski dost ve bana o nacizane semtte bulduğun sığınak.
Yavru kediler ve patileri.
Okula yeni başlayan, bana şarkılar yazan küçük kuzenler.
Soğuyan hava ve The Smiths ve Spektor.
Yaz'ın beş yüz günü.
Bitmek üzere ama olsun. Daha güzel mevsimler var.
Aha al işte, ısırdı sinek!
Yazdım, öldürdüm, geldim.
E ölmemiş bu? Ama öldürdüm yine.
"Benim annem iki defa öldü." diyorsun ilk cümlelerinde, beni üzme ne olursun.
Bunu okuduğunu bildiğim başka biri daha var, ona da yaşasın dileklerimi iletiyorum. Çok eski bir dost kadar yakınım. Hem iyelik eki hem de ekeylem. Biricik kızının doğum gününü de kutluyorum. İkiniz de bana çok şey kattınız.
Ders çalışmak gerek, hem de çok.
Ailemin yarısı neden yurtdışında?
Neden dönüp duruyor bu kuşlar?
Ölen kim?
-"Ölen ben miyim?"
dedi hayal dünyam. Geçen gün de söylemişti. Artık felsefesini mi yapıyor, bilemiyorum.
Benle dalga geçiyorlar.
Umutlarınız varsa sizin de, bende olduğu gibi,
İyi günlerde kullanın, sakla sakla nereye kadar değil mi ama?
(bu yazıyı nasıl bu kadar yamulttum bilmiyorum)
En içten dileklerimle.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder