15 Eylül 2011 Perşembe

Tekrardan merhaba.


Tekrardan merhaba, ben Kerem'in inek hali. Gözlerim çalışmaktan büyümüş, dudaklarım yemek yemekten şişmiş vaziyette, diye öngörüyorum. Henüz bir değişiklik yok. Sanırım tanışmamıştık, yakında tanışırız. Çünkü artık gün yüzüne çıkan taraf benim. Bedenin devremülk sırası bana geldi. Gezen, eğlenen, hoplayan ve zıplayan taraf kış uykusuna yatıyor. Daha şimdiden, görünürde sonbahar olan bu eylül günlerinde. Tahmini olarak yazın ortalarına doğru tekrar gelip evi sahiplenebilir. Mevsimlik takılacağım zaten, fazla kalmam.

Tekrardan merhaba, dersanedeki diğer devre. Bir günlük görüşmüştük, ancak bundan böyle sadece sendeyim.


Ah burası cidden güzel! Tekrardan merhaba The Beatles! Neredeyse dinlemeyi bırakıyormuşum seni. Ne büyük salaklık. Şimdi her şarkınla nasıl da mutlu oluyorum, yeniden. Her şarkın başına yeni, ayrı bir mutluluk. Belki de ayrılık iyi geldi, özlem iyi geldi. Fotoğraflarımda zıplamaya devam edeceğim. Artık hayat biraz da "Sha la la la La!"

Tekrardan merhaba, The Beatles saçım. Elveda inek yalamışa dönen kahküller, tentenler, bentenler.

Ben çalışmaya geç başladım çoğu insana kıyasla, ancak koşup yetişirim. Kuzenimin yıllar önce dediği gibi "İki sene sonra senden bi' yaş büyük olucam." öyle bir şey olamadı tabii, ben de büyüdüm sonuçta. Benzer bir hazin son, beni de bekler mi acaba?


Sahlepin orkide köklerinden elde edildiğini biliyor muydunuz? Hadi canınız çeksin. Şöyle bol tarçınlı, bol kıvamlı. Misss...

Tekrar merhaba, demiş miydim? Olsun, bu tekrarın da tekrarı işte. Yeniden dostlar, eski dostlar.


Bir şirin insan koluna "Küçük Prens" dövmesi yaptırmış. Çok özel buldum. Ben yapamam böyle bir radikallik, muhtemelen. Ama okuyacağım, daha okuyamadım. Evde fransızcası dahil var. Biliyorsunuz orjinali Le Petit Prince. Okusam anlamam, evde bulduğum türkçe olanı 94 basımı. 125 000 TL yazıyor arkasında. Şu sıralar bir servet değerinde. Eheh satsam mı? Satmam. Sanırım kitap, büyüse de hala çocuk kalabilenlere de hitap ediyor.

"Back in The U.S.S.R" belki gidebilirmişiz, bakalım. Bütün güzel şeyleri yapabilmek için asıl sınavın geçmesini bekleyeceksek, ben o zamana kadar çürür ve de kokarım!

Asıl sınav hayat, bütün güzel şeyler ise ahirette, ey kul.
Ne biliyim işte, bu sene din ile meşgul olmasak? Muhaf tutulsak?

Tekrardan merhaba okul. Bu eylül son merhabalaşmamız olsun, uzatma. Seneye başka bir yere gitmek istiyorum. Hemen deniz kenarında olmayacak bu sefer, tepenin sırtlarına doğru, hisarların arasında konumlanmış olacak. Olacak, olacak. İnanıyorum. Ama seni de unutmam, sevdim. Sevilmedim; o ayrı.

Tekrardan merhaba, kazık atan arkadaşlar. Yediğim kazıklar çok fazlaydı bu sene. Yenileri de eklenip duruyor bu haftalarda. Arkadaşlar yeterince üzmüyormuş gibi dersane ekleniyor, kazık atıyor sevgili rehber hocaları. Okul festivalleri güzel görünür ancak sahne arkası yeterince çirkindir, insanlar adaletsizdir. Zaten hangi sahne arkası ışıltılı ve şatafatlıdır, asıl sahnelenenlerin yanında? 

Söz veriyorum. Bir gün tüm sevdiklerimi alacağım ve hep birlikte sarı bir denizaltında yaşayacağız. Sonsuza kadar.

En hiç olmadık dileklerimle uğurluyorum sizi.









Hiç yorum yok: