30 Temmuz 2011 Cumartesi

Hayal dünyam artık benimle değil.


Dibe batmak vardır.
Her gün: "En kötü hissettiğim gün bugün." demeye başladığın haftalar aylar olur.
Sürekli yenisi eklendiği için en kötü günümü seçemez oldum.
Ama biliyorum, yokuş aşağı gidiyorum.
Artık vites değiştirmemi gerektirecek yokuş sonları, yeni tırmanışlar istiyorum.

Uzanmak, derince düşüncelerden sıyrılıp mutluluğa kavuşmak istiyorum. Gökyüzünü izlerken, arada dört apartman katı olsa bile, yıldızları ayı atmosferi göremiyor olsam da, hayal gücümden sadece biraz yardım istiyorum.

Legolardan evler yaptığım günleri özlüyorum. Büyümek çok sancılı iş. 
Sancılı dönemler çok fazla olacak daha ama ergenlik dönemi, aralarında hiç vazgeçmeyecek gibi görünen ilk göz ağrım.

İçimde ne iyi dilek var, ne de hayal dünyam artık benimle.

28 Temmuz 2011 Perşembe

Uykum var biraz.


Bir haftadır saat sekiz civarında uyanmak zorunda olmak ve sonrasında okula bile gitmemek.
Koyuyor biraz.

Genel olarak uykusuzum şu sıralar. Birçok insan gibi ben de uykuluyken / gece uyumadan önce yatakta dönerken / boş boş tavanlara duvarlara bakarken bir şeyler düşünmüştüm.

Bu arada resim sadece hoşuma gitti, konuyla ilgisi yok. Sadece rüyamda gördüm ve çok tuhafıma gitti.

Her insanın en nihayetinde bir vicdanı vardır. Ne kadar suç işlemiş olursa olsun. Gece olunca vicdanı yüzünden suçlarını düşünmeden duramaz, uykuya kolay dalamaz. Çabuk dalar, geç dalar ama mutlaka bir aklına gelir. Yani benim teorim diyelim şimdilik. Suçları yoksa da başkaları tarafından üzülen biridir, üzüntülerinden kurtulamaz gece vakti. Ya da kendi üzmüştür kendini, yine haraptır o geceler her zamankinden. Halbuki geceler ne kadar saçma hep birlikte uyuduğumuz. Sanki çok eskiden insanlar oturup düşünmüşler, demişler gece bir şey yapılmıyor, her yer karanlık, bir de bizim uyumamız lazım arada vücut yoruluyor, o zaman gece olunca herkes aynı anda çat uyusun demişler. Biz de şimdi gece olunca uyumak zorundaymışız gibi uyumaya şartlanıyoruz. Neredeyse her evde her bireyin uyuması için bir platform hazır bulunmaktadır mesela. Hatta başka evde gece bulunmak durumunda kalanlar için de fazladan platformlar hatta odalar vardır. Uyuyamayan insan ise her şey hazır, herkes uyuyor ben niye yapamıyorum diye kötü hissediyor, halbuki hiçbir tuhaflık zorunluluk yok burada. Gündüz uykun olsa uyuyamasan kötü hissetmiyorsun, gece de hissetme. 
Sevmediğim bir tür var, insanlar hani, neredeyse tümü gece boyunca bir duraklıyor soluklanıyor, hareketleri azalıyor tüketmeyi azaltıyor ve zarar veremiyor. Dünyanın geriye kalan canlı ve cansız kısmı zarar görmeden sürüyor sabah olana kadar. O sırada keyif almak ne güzel. Tüketilmezken dünya. 
Tabii şimdi bunları meridyenlere bölüp düşünmek gerek. Dünya aynı anda geceyi yaşamıyor.
Bir de hayvanlar filan da uyuyor aslında. Çok önceden oturup karar verirken tüm canlılar varmış sanırım. Öyle olsa gerek.
Değil mi?
Ben iyi değilim, gerçekten. Saçmalıyorum fena halde. Uyuyamadığım her gece martılar gülüyor bana. 
Onlar güledursun, ben kararlar verdim o sıralar.

İnsanların suçlamalarına maruz kalmaktan bıktığım şu an, aynı zamanda onlardan sıyrılmaya başlamaya karar verdiğim andır. İnsanların başlarına gelen olaylar, yaşadıkları şeyler kendilerindendir, başkaları bu durumları tetikleyebilir ama sonuç her zaman kendinde biter. Kısaca herkes kendi üzüntüsünden sorumludur. Başkası diye bir şey olamaz.
Finito.

Çok içten dileklerim var, paylaşmak isterim.

11 Temmuz 2011 Pazartesi

Dünya hala yaşanabilir bi'yer

(Bunu dinlemek çok yakışır bence.)     

Bazen aklıma yaşadığım kötü bir anı geliyor. Düşünüyorum çok kısa bir süre, neden yaşamışım, ben mi suçluyum, niye suçluyum, en çok da niye böyle bir şey yaşamışım diye. 
O kısa süre geçiyor hemen.
Düşünmemeye çalışıyorum, aklımdan uzaklaştırıyorum ancak bu sefer binlercesi musallat oluyor.

Sanki dünyada yaşadığım hayat sadece kötü anılardan ibaretmişçesine.

Beklenir bir şekilde her şey gözüme batıyor, rahatsız ediyor. Zamanında dans edebildiğim şarkılar ağlatmaya çalışıyor beni, yan apartmanın bahçesinde oynayan çocuklar bağrışmaya başlıyolar, oyunlarını ben mi bozdum diyorum. 
Çocukluk anılarım birer birer parıldıyor, gözlerim kamaşıyor, o kadar çoklar ki!

Ben bebekken ve çocukken çok az ağlarmışım.

Kötü anılar karamsarlıktan başka bir şey getirmiyorlar. Öylece oturuyorum, yapmam gereken şeyler var aklımda. Sonra zaten aklımda olan başarısızlıklardan biriyle eşleştiriyorum o anı, yine yapamam diyorum. Daha önce yapamamışım baksana.

Sonra bir mesaj geliyor ya da biri arıyor, içerden sesleniyolar ya da susadığımı hatırlayıp -hatırlayarak susayan biriyim- mutfağa giderken ablamla karşılaşıyorum. Bir bakmışım normal hayattayım.

O kadar da kötü değilmiş aslında, yaşanabilir durumda..

Umarım böyle şeyler dönemeçlerinden biridir hayatın. Bir an önce geçmek istiyorum.

En içten dileklerim.