19 Ekim 2014 Pazar

Başlangıç

 

Yol katetmek için önce o yola koyulmak gerekir. 
Bir başlangıç. 
Başlıyorum...


16 Nisan 2013 Salı

Hiç

Mutlu değilim.


3 Nisan 2013 Çarşamba

Zaman akıp gidiyor.




Öyle bir ikilem ki bu; gençliğimin en ufak bir dakikasını dahi kaçıramam, tüm zamanımı kendime ayırmalıyım düşüncesi bir yanda, 
büyüklerim, büyük anne ve babalarım, anne baba ve onların kardeşleri benimle daha çok birlikte vakit geçirmek istiyor ve hak ediyor, az kalan vakitlerine ortak olmalıyım. 
Bu konuda bana kalırsa asıl yük orta yaşlılarda: 
Hem anne babalarına hem de çocuklarına bakmak, onlarla ilgilenmek zorundalar. Diğer yandan belki orta derecede belki de çok ağır işlerde çalışmak zorundalar. Ev geçindirmek bir yana, delirmemek amacıyla da kendi sosyal hayatlarını sürdürmeleri gerek. Daha zorlu olamazdı onlar için hayat. 
Şiir konusunda çok hassasım, sevmez gibi yaparım çoğu kez çünkü bir şiiri beğenmem gerçekten çok zordur, neredeyse imkansızdır. Ukala damgası yemektense şiir sevmez damgası almayı yeğledim. Gerçekten de karşıladı, -çoğu- şiiri sevmem.
Çoğunu da anlamadığım bir gerçek şu güne kadar. Çok bilindik şiirlerin ne anlattığını veya neyi soyutladığını anlamadığım oldu. "Sevgilerde" şiirinde yaşadığım gibi. Ancak başkaları tarafından açıklandıktan sonra vazgeçilmezim oldu. Şimdilerde şiirin didaktik yönü beni buldu. Ertelemiyorum artık, özellikle de ailemi. Çok geç olduğu zaman bende kalan sevgilerin de değeri kalmayacak, eşyalar kadar.
Carpe Diem insanı değilim, Peter Weir okuluma kadar geldiği halde şanssızlıklardan ötürü gidemeyecek olmam da cabası, anlık mutlulukları tıpkı bir fotoğraf makinesi gibi yakalamayı seviyorum. Benzerlik kurarken az önce, ciddiyet payım vardı. Gerçekten de sevdiğim bir anı, yüzümün güldüğünü fark ettiğim anda, gözlerimi kapatarak uzun süreli hafızama kopyalamaya çalışıyorum. ilerde çok değerli olacağını bildiğim o anların.
Ne yazık ki plan insanıyım, ajanda ve plan ustasıyım. Ancak zaman acımasız, ben aynı güne beş program birden yerleştirmeye çalışsam da, bu işin onayı zamanın bürokrasisinden geçmiyor ne yazık ki.
Eğer plan yapıyorsam, planladığım şeyler gerçekleşirken mutlu olmalıyım, hafızalamalıyım. İlerisi için yeni planlar yapmak, merdivende duraksamadan çıkmak gibi, farksız. Halbuki bir soluklanıp da baksam ne kadar da güzel güneş ve boğaz.
 

"Life is what happens to you while you're busy making other plans."


Demiş John Lennon içten içe.


2 Nisan 2013 Salı

Adaletsizsiniz



 "28 Mayıs1945'te atılacak olan Atom bombasının etkisini ölçebilmesi maksadıyla seçilen dört kente herhangi hava saldırısı yasaklandı. Bunun yan etkisi olarak 'Oraya hava saldırısı yok.' söylentileri yaratıldı ve milletin oralara yaptığı yoğun göcün sebebi oldu."

"Kristof Kolomb’un 1492 tarihindeki keşfinden hemen sonra başlayan Kızılderili katliamı, yerli halkın tabi tutulduğu soykırımın adıdır. O tarihten 1886 yılına kadar süren katliamda, 70 milyon Kızılderili ortadan kaldırıldı."



Katliam, soykırım, tehcir, ırkçılık, faşizm, köle ticareti, sömürgecilik.
Tarihi unutuyor gibiyiz. Suçlanan olmayı bırakıp suçlayana bakmanın zamanı. 

25 Mart 2013 Pazartesi

Ayıkla pirincin taşını.


Bir anda bütün arkadaşlarım armut, başka bir anda yine bütün arkadaşlarım elma dediğimi sanıyor. Armut desem yoklar, elma desem yoklar. Muz deyince filan çıkıyorlar artık sanırım.
Bendeki sabır da zıvanadan çıkıyor mesela.
Bahar temizliği yapmanın zamanı gelmiş, kırıklardan da kurtulduk mu tamamdır.

Kara büyü üzerimden gidecek, siyah bir bulut kümesi olacak ve ben de camları açacağım.

İçim karardı.

23 Mart 2013 Cumartesi

Kips Enerjisi


Bazen olur bu, hissedersiniz. 
Öyle bir enerji gelir ki içinize, bundan sonra her şey yolunda gidecek; çok büyük engelleri bile küçük tebessümlerle atlatacaksınızdır. Artık o enerji vücudunuza hapsolmuştur, gelişmenizi, güçlü durmanızı sağlayacak, kaçıp gitmeye kalkacak olursa da daha çok enerji oluşturacak, duruşunuza güç katacaktır.
Sanarsınız. Sadece.
Halbuki ömrü o kadar kısadır, geçip gidicidir ki bu enerjinin, Türkçede yaşam enerjisi veya umut olarak isimlendirdiğimiz, serum etkisinden, pastil tedavisinden öte değildir.
Göz açıp kapayıncaya kadar buharlaşır, uçup gider.




Aldatmacadan ve yüzüstü bırakmadan 11 yıl hapis cezasına çarptırılmalıdır, en içten hapislerle.


17 Mart 2013 Pazar

Pedestrian



Aynı mesajı bekleyerek devam etmekten vazgeçiyorum. 
Keşke mektuptaki gibi olsaydı her şey. Hiç değilse aralık bir kapının varlığından şüphe etmeye devam edebilirdim. Kim bilir, belki de postacı mektubu yanlış adrese bırakmış veya meraklı komşulardan biri mektubu ele geçirip koleksiyonuna katmıştı. Belki de müşterisi olduğu posta teşkilatı iflas etmiş, tüm mektupları yakacak tasarrufunda kullanmaya karar vermiş olabilirlerdi. Böylece mektup aslında yollanmak istenmiş, sadece bana ulaşamamış olurdu. 
Ne yazık ki benim beklediğim bir mesaj. Yollamak istese yazıyı yazıp bir tuşa başması yeterli oluyor. Dünyanın sonu gelmediği için operatör şirketlerinin batma ihtimalsizliği yüzünden şebekeler tıkır tıkır işliyor. Mesajlar anında iletiliyor. Bana ise hiçbir mesaj kırıntısı ufalanmıyor. 
Beklemeyi tersine çevirişlerimin sayısı üçü geçtiği için, şu anda kendimce koyduğum bir karara göre, dördüncü bekleyişi iptal ediyorum. Beklemek her zaman otobüs getirmiyor. Bazen sadece yola bakıp, o yola devam etmek gerekiyor. 
Tüm yükün sırtında, 
Yürüyerek.

En içten dileklerimi en dıştan belli ederek.