Ra, her zaman olduğu gibi güneşi getirdi sabah sabah. Bir gün aksatmadı kör olasıca. İnsanoğlu bu vakit insanları selamlıyor, haremliyor, her zaman için aynı dileğe karşılık gelen o kelimeyle: Günaydın! Başka dilekleri yok, insan kayırmıyorlar. Adaletlerinin farkında değil, asaletlerinin esaretinde kalmışlar. Kötü sözler söylemek işten bile değil, kör gözler hastalık gibi sarmış herkesi. Themis gözleri bağlı sağlıyor adaleti. En azından adaletinin farkında. Riyakarlık selinde balık istifi olmuş bir tür: Homo sapiens. Atlas yoruluyor, omuzları çökmüş, dünya ve üzerinde yaşayan istif ona ağır gelmeye başlamış olmalı. Daha fazla taşımayacak besbelli, bana bırakıyor fütursuzca, bana kaldı şimdi. En küçük metreküpüne kadar tüm yüküyle ben sırtlanıyorum dünyayı.
Adeta.
Ayrılık somut, yalnızlık soyut.
Önce somut geliyor, sonra soyut.
. . .
Yağmurlar ve sen, ayrıldık neden?
Sen yokken bu dünya nasıl dönüyor bilmem
Aşk geldi kapımı çaldı, aklımı başımdan aldı
Yani şimdi dünyanın bütün derdi bana mı kaldı?
Kalsın, bana kalsın, hayat çiçek, sen balsın
Kalsın, bana kalsın, hayat güzel, sen varsın
Ay bana kalsın, güller bana
Şarkılar bana kalsın, geceler bana
Ay bana kalsın, güller bana
Yalnızlık bana kalsın, kediler bana
Yağmurlar ve sen, gözyaşlarım neden?
Hem sevip hem ayrılmak kader miymiş bilmem
Aşk tuttu dağı deldi, balık olup denize daldı
Yani şimdi dünyayı kurtarmak bana mı kaldı?
(Ezginin Günlüğü - Bana Kalsın)
Derbeder ben, kaçar gider.